Günümüzde gittikçe genişleyen nüfus artışı, endüstri ve teknolojideki gelişmeler kaynakların hızlı ve geri dönülmez şekilde tüketilmesi gibi etkenlerden dolayı, geleneksel sınırsız kalkınma ve tüketim modelleri yerini sürdürülebilir ve dengeli kalkınma modellerine bırakmak zorunda kalmıştır. Genel olarak, Türkiye’nin çevre konularında Avrupa Birliğinin gerisinde kalmadığı ve hatta bazı alanlarda daha iyi durumda olduğu görülmektedir. Atık yönetimi açısından Avrupa Birliği ile Türkiye arasında hiyerarşik bir fark bulunmamaktadır. Ancak, Türkiye’de düzenli depolama konusunda eksiklikler olduğu dikkat çekmektedir. Ülkemizdeki tehlikeli atık yönetmenliği sadece ilgili direktifle uyumlu olmakla kalmayıp, diğer direktifleri de yeterince ele almaktadır. PCB Atık Direktifi ile de uyumlu olan yönetmenlik, son revizyonunun ardından ilgili direktif ile tamamen uyumlu hale gelmiştir.
Küresel çevre sorunlarının giderek artması nedeniyle uluslararası hukuk da çevre konusunda ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Özellikle 1970’ de çevresel sorunlar tartışılmaya, daha fazla gündeme gelmeye başlamıştır. Bu da çevresel sorunların uluslararası hukukta yer almasına neden olmuştur. Avrupa Birliği ekonomik bütünlüğü sağlamak adına çevre ile ilgili konulara daha fazla önem vermiştir. 1973 yılından bu yana oluşturulan Çerçeve Eylem programları Avrupa Birliğinin çevre politikalarındaki gelişiminde çok etkili olmuştur.
Avrupa Birliği’nde atık yönetimi için beş temel ilke dikkate alınmaktadır:
- Atık yönetimi hiyerarşisi, üye ülkelerin atık üretiminin önlenmesi, azaltılması veya en aza indirilmesine öncelik vermesi gereken bir seviyeyi temsil etmektedir. Bu seviyelerde atığın yeniden kullanımı, dönüştürülmesi veya enerji geri kazanımına öncelik verilir.
- Belediye düzeyinde ve mümkün olduğunda Üye Devlet düzeyinde kendi kendine yeterlilik ilkesi, en uygun teknolojileri kullanan entegre ve kapsamlı bir atık yönetim sisteminin kurulmasını öngörmektedir.
- En uygun ve ekonomik teknoloji (BATNAET), şirketlerin çevreye salınan emisyonları ekonomik açıdan verimli bir şekilde en aza indirmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.
- Yakınlık ilkesi, atıkların kaynağına mümkün olduğunca yakın bir yerde bertaraf edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
- Üretici sorumluluğu ilkesi, kirleten öder ilkesinin bir parçası olarak atık bertaraf maaliyetlerinin atık üreticisi veya sahibi tarafından karşılanmasını öngörmektedir.
Avrupa birliği çevrenin önemini her fırsatta dile getirmekte ve vergilerin çevre politikalarının tamamlayıcısı olarak görmektedir. Çevresel vergi düzenlemelerinin en önemli amacı üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştirerek çevreye karşı duyarlı bireyler yetiştirmektir.
Sürdürülebilir kalkınma anlayışı doğrultusunda, insan sağlığını ve doğal dengeyi koruyarak ekonomik kalkınmayı sağlayan, doğal kaynakların yönetimini destekleyen ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir çevre bırakan önlemler ekonomik ve sosyal politikalara daha fazla entegre edilerek hızlıca geliştirilmesi ülkemiz içerisinde olumlu sonuçlara ulaşımı daha da kolaylaştıracaktır.