Ceza muhakemesinin amacı, insan hakları ihlaline yol açmadan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukuki barışın sağlanmasıdır. Ceza muhakemesi, adil bir şekilde işleyen bir hukuk sisteminin temel taşlarından biridir ve suç işlemiş olanların cezalandırılması ile suçsuzların korunması arasında hassas bir denge kurar. Bu alternatif çözüm yöntemlerinden biri olan uzlaşma yönteminde amaç, bir yargılama kararına ulaşılmamasını sağlamak değil, tarafların iş birliği halinde belirli bir sonucu elde etmeyi denemeleridir.
Klasik ceza adaleti sisteminde, işlenen suçun mağdurla birlikte Devlet’in kural ve düzenini de bozduğu dolayısıyla, suçlunun adil bir muhakeme süresince yargılanarak fiiline uygun bir ceza ile cezalandırılması anlayışına karşılık, onarıcı adalet sisteminde, suçun aslında bireyler arasındaki ilişkinin ihlali olduğu ve bu nedenle de mağdurla birlikte topluma da zarar verdiği kabul edilmektedir. Bu nedenlerle bazı önemsiz suçlar için uzlaşma kurumuna gidilerek, yargılamadan kaçınmak ve bu sayede dava ekonomisine katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
Onarıcı adalet anlayışı, klasik ceza hukuku yaklaşımında yer alan suça ve suç dolayısıyla faile verilecek asıl tepkinin ceza olması anlayışından belirli bir uzaklaşmayı ifade eder. Bu anlayışa göre, suç nedeniyle verilecek tepki, öncelikli olarak failin cezalandırılması değil, onarma bir nevi restorasyondur. Uzlaştırma sayesinde şüpheli ya da sanık, ceza yargılaması sonunda ceza almaktan ve dolayısıyla aldığı cezanın adli sicil kaydına işlenmesine ilişkin sonuçlardan kurtulmakta, işlediği suç nedeniyle mağdurun duygularını anlama ve zararını giderme olanağına da sahip olmaktadır. Mağdur ile empati yapma fırsatı bulmakta, mağdurun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmakta ve gelecekte yeni bir suç işleme olasılığı da minimize etmektedir. Böylece topluma yeniden kazandırılan şüpheli ya da sanık suçlu olarak damgalanmaktan kurtulup, eylemin sonuçlarını mağdur ile birlikte yönetebilmektedir.